Mimari Evler

Batı mimarlık düşüncesinin kökeninde yatan bir tema da ilkel kulübe temasıdır. Uygarlığın kökenleri üzerine araştırmalar yapan kadim materyalizm şu basit şemayı kurar: insan, başlangıçta yarı vahşi koşullar içinde, tüm hayvanlarla beraber yaşardı. Şans eseri (ya da kutsal bir armağan olarak, Prometheus mitinde olduğu gibi) ateşle karşılaşır; bir ilk ürkü anının ardından ısınmak, perileri uzak tutmak, yiyecekleri pişirmek, metallere şekil vermek, kili seramiğe dönüştürmek, aletler yapmak için ateşten faydalanabileceğini anlar. Ardından, bir arada olmanın, beraber yaşamanın ve uzlaşımsal formlar aracılığıyla üretilmiş bir dile sahip olmanın faydasını keşfeder. Kendisi için bir yerleşim alanı, toplu olarak yaşayabileceği şehirler kurar. Uygar hale gelir. Homo fabere dönüşür ve mimarlık insanın evrim tarihinde merkezî bir rol üstlenir. Uygarlığın hep daha üst seviyelerine ulaşmaya odaklanmış ilerleme fikrini başlatır.

Kökenlerini Demokritos ve Anaksagoras’tan alan bu şema, Aristoteles ile beraber büyük güç kazanacaktır. Sonraları ise “Aydınlanmacı” denebilecek bir konuma eğilimli Latin kültürü tarafından yeniden sahiplenilecektir özellikle de Lucretius, Lukianos, Varro ve Cicero’yla beraber, ilkel kulübenin ve de dolayısıyla arketipik mimarinin tanımına ulaşan Vitruvius, De Architectura adlı eserinin ikinci kitabını bu temaya ayıracaktır.

Aşağıda Vitruvius’un mimarlık için yaptığı sistematikleştirmenin estetik yönlerine bakacağız; ama şimdilik bu argümantasyonu düzenleyen antropolojik şemayı ve de onun klasik tipteki tüm kuramsal ve eleştirel konumlan işaret ederek Antikite’de, Hümanizm’de ve hatta onsekizinci yüzyılın ortalarına kadar geçen zaman içinde ortak bir alana dönüşeceği gerçeğini göstermek yeterlidir. Onun rasyonelliğiyle bağlantılı bu şemanın “doğallığı”, normatif bir değere sahip olmasına imkân tanır.
Bu şemadan bir başka temel tema, mimesis teması doğar. İnsanların kendilerine model olarak hayvanları aldığını söyleyerek insan uygarlığının başlangıcını açıklayan gene Demokritos’tur: örmek ve dikmek için örümcekleri, ev inşa etmek içinse kırlangıçları, xâta mimesis.n Teknik yeteneklerin yolunu açan ve Vitruvius’un, etnografik bir bakış geliştirerek, yalnızca doğaya değil, insanın kendi benzerlerine de genişlettiği işte bu mimesisir. insan doğayı ve kendi benzerlerini taklit ederek öğrenir.

mimari evler, mimari, mobilya, ev dekorasyon

Yorum Yaz

+ 10 = 16